Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
b
bab: bahis, kapı.
babullah: allah kapısı.
bac: baç.
baç: haraç, vergi
baç: osmanlı imparatorluğunda gümrük vergisi, zorla alınan para harç.
bade: 1. esriklik veren içki. 2. pir'in, üçler'in, erenler'in içirdiğine inanılan aşık edici içki, şarap.
baden: semiz, iri gövdeli kimse.
bad-ı saba: bahar sabahları, gün doğumunda esen hafif yel.
bad-ı saba: seher yeli.
bad-ı sabah: bad-ı saba
bağ ı cennet: cennet bağı, cennet benzeri bahçe.
bağ: 1. demet, deste, 2. üzüm kütüklerinin dikili olduğu toprak parçası, üzümlük. 3. bahçe.
bağ-bağat: bağ, bağçe
bağban: bahçıvan, bağcı.
bağır: 1.yürek, gönül 2.göğüs 3. sine
bağman: bahçıvan, bağcı.
bağrı veran: gönlü yıkık, üzgün.
bağu bahçe-bağu bahca: bağ-bahçe.
bağvan: bahçıvan, bağcı.
baha: değer.
bahah: bakalım, görelim.
bahar: bakar
bahaya kalmak: değer biçilebilir olmak.
bahça-bahça: bahçe
bahr: deniz, büyük göl veya nehir .
bahr-ı muhit: okyanus.
bahr-ı zulmet: zulmet denizi.
baka: tutam, demet, beste.
bakaram: bakarım.
bakasız: destesiz.
bakı: baki, sürekli, kalıcı.
bakırsan: bakıyorsun.
bal ü per: kanat.
bala: çocuk, yavru.
balaban göz: keskin bakışlı, iri güzel göz.
balaban: 1. sazlıklarda yaşayan, tüyleri kızıl-külrengi karışığı renkli, iri bir kuş. 2. atmaca, doğan gibi avcı kuşlara kimi bölgelerde verilen ad.
balınan: balla, bal ile.
balkımak: parlamak.
ban: otluk.
banay: 1. taşlı, kıraç toprak, yamaç. 2.batı yönü.
banı: (bani) kurucu, yapan, yapıcı, bina edici.
bannamak: ötmek, seslenmek.
bar: 1.yük. 2.ürün, verim. 3.meyve ağacının ilk verimi.
bara gelmek: meyve ağacının ilk verime durması, ilk veriminin olgunlaşması.
barekallah: [barek-allah] kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.
barhane: tutulmuş yük, kervan, kafile.
barı: bari, hiç değilse, hiç olmazsa.
bari: tanrı.
basmışam: basmışım.
baş bulama: utanarak başı öne eğme, yana çevirme.
baş gözel: baş güzel, güzellerin başı.
başa yetmek: sona ermek,
başına dolanmak: başa dönmek, başına dönmek.
başına dönmek: bir konuyu ya da bir durumu yalvarışla anlatmak, istekte bulunmak.
batıl: boş, beyhude, yalan, çürük.
batın: iç, dahili, gizli, sır, esrar.
bay: varlıklı kimse.
bayler: bağlar.
baz: bir şeyin küçük kısmı, parçası, bir miktar, bir kısım.
baz: doğan.
becare-becare: biçare, çaresiz, umarsız.
bed: bet, kötü, yakışıksız.
bedahşan (badakşan) : afganistan'da eyalet. merkezi feyzabat şehridir. kökçe nehrinin yukarı yatağında çıkan -bir yakut türü olan- lacivert taşıyla ünlüdür.
bedir nar: mec. meme.
bedir: dolunay.
bedirlenmiş ay: dolunay
bedov at: soylu at, arap atı.
beg: bey, ulu kişi.
begler: beyler, ulu kişiler
beğlerinen: beylerle, beyler ile.
beka: devamlılık, sabitlik.
beklersen: beklersin, bekliyorsun.
bel: insan bedeninin göğüsle karın arasında kalan daralmış bölüm, bel.
bele: 1.böyle, böylece 2.birlikte
belenmek: bulanmak, bulaşmak
beli bükülmek: beli bükülmek, güçsüz ve umarsız kalmak.
beli: (beli best) evet.
belik: saç örgüsü.
belini bükmek: belini bükmek, umarsız olmak.
bend: 1.su benti, büget 2.bağ, tutarlılık.
bend: bağ, yular , bağlama.
bende defteri: kul defteri.
bende: köle, kul, hizmetkar.
bene: bana.
benefşe: menekşe
benevşe: menekşe.
bengi: tiryaki, esrarkeş.
benövşe: menekşe
benövşeni: menekşeyi, menekşesini.
benzek: nazire
benziyirsen: benziyorsun.
berat: rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman.
berbad eylemek: berbat etmek, yıkmak, bozmak, dağıtmak.
berdar: tutucu, itaat edici ve ettirici, asılmış.
bergüzar: hediye.
berhava: boş, faydasız.
beslenen: beslenen.
beş arşın bez: mec.kefen
beş: beş sayısı.
bey: arap abecesinin ikinci harfi.
beyhuşt: kökünden, dibinden kopmuş olan, koparılmış.
beyrek: oğuzlar'ın destan kahramanı ''bamsı beyrek''. bamsı beyrek destanının en eski kolu -biçimi- ''dede korkut kitabı''ndadır. beyrek'in mezarının bayburt'ta, duduzar köyünde olduğu inancı yaygındır.
beytullah: allah'ın evi, kabe.
beytullah: tanrı evi, kabe.
bezenmek: bezenmek, süslenmek.
bezestan: değerli eşyanın satıldığı kapalı çarşı.
bezirgan: kervan, tüccar
bezirgan: tacir, tüccar, alış veriş eden esnaf.
bezm: meclis.
bezm-i irfan: olgun, kamil insanlar meclisi.
bıçağ: bıçak.
bıldır: geçen yıl.
bi mekan: y ersiz yurtsuz.
bi-basar: gözü keskin olmayan, görmeyen.
bidar: uyanık, uykusuz.
bider: tohum.
bi-gane: kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar.
bigüman: umutsuz, bilgisiz.
bi-huş: akılsız.
bikir (bikr): bozulffiamış, temiz.
bilbil: bülbül.
bile: birlikte, bir arada.
bilekçe: kolbağı, kelepçe.
billah: tanrı adına içilen ant.
bilmez: bilgisiz, nobran, nadan.
bilmir: bilmiyor.
binin: binini.
birez: biraz.
birin: birini.
bi-vefa: vefasız.
bizar: bıkmış.
bizzazure: zaruri olarak.
boyağ: boya.
boyu selv ağacı: ince-uzun boylu, selvi boylu.
boyunnu: boyunlu.
boz at: boz donlu at .
boz: açık toprak renginde olan, külrengi.
boz-bulanık: 1.dumanlı, tipili, sisli. 2. duru olmayan, çok bulanık.
boz-ötergi: tarlakuşu,
bögün: bugün.
böhtan: bühtan, iftira, kara çalma.
böyüten: büyüten.
bubal: vebal.
buhağ : çene altı, sakal.
bulmuşam: bulmuşum.
bulum mı-mi: bulayım mı?
bulundi: bulundu.
burak: girdap, anafor.
burçak: baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi. bu bitkinin mercimeğe benzeyen tanesi.
burma: büklüm, kıvrım.
bus etmek: öpmek.
buse: öpüş.
buyumuş: bu imiş.
bühtan: yalan, iftira.
bükülmek: dönmek, eğilmek.
bülbül teki: bülbül gibi.
bülmek: bilmek.
bülmez: bilmez, bilgisiz, nobran.
bülüm: bileyim.
bünyad: temel, esas, yapı, bina.
bünyan: yapı, bina.
bürünüptür: bürünmüştür.
büryan: biryan kebabı. kuzu ya da koyun etinin yarım ya da tam gövde olarak tandırda
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türküler sözlük - b Nedir
bab: bahis, kapı.
babullah: allah kapısı.
bac: baç.
baç: haraç, vergi
baç: osmanlı imparatorluğunda gümrük vergisi, zorla alınan para harç.
bade: 1. esriklik veren içki. 2. pir'in, üçler'in, erenler'in içirdiğine inanılan aşık edici içki, şarap.
baden: semiz, iri gövdeli kimse.
bad-ı saba: bahar sabahları, gün doğumunda esen hafif yel.
bad-ı saba: seher yeli.
bad-ı sabah: bad-ı saba
bağ ı cennet: cennet bağı, cennet benzeri bahçe.
bağ: 1. demet, deste, 2. üzüm kütüklerinin dikili olduğu toprak parçası, üzümlük. 3. bahçe.
bağ-bağat: bağ, bağçe
bağban: bahçıvan, bağcı.
bağır: 1.yürek, gönül 2.göğüs 3. sine
bağman: bahçıvan, bağcı.
bağrı veran: gönlü yıkık, üzgün.
bağu bahçe-bağu bahca: bağ-bahçe.
bağvan: bahçıvan, bağcı.
baha: değer.
bahah: bakalım, görelim.
bahar: bakar
bahaya kalmak: değer biçilebilir olmak.
bahça-bahça: bahçe
bahr: deniz, büyük göl veya nehir .
bahr-ı muhit: okyanus.
bahr-ı zulmet: zulmet denizi.
baka: tutam, demet, beste.
bakaram: bakarım.
bakasız: destesiz.
bakı: baki, sürekli, kalıcı.
bakırsan: bakıyorsun.
bal ü per: kanat.
bala: çocuk, yavru.
balaban göz: keskin bakışlı, iri güzel göz.
balaban: 1. sazlıklarda yaşayan, tüyleri kızıl-külrengi karışığı renkli, iri bir kuş. 2. atmaca, doğan gibi avcı kuşlara kimi bölgelerde verilen ad.
balınan: balla, bal ile.
balkımak: parlamak.
ban: otluk.
banay: 1. taşlı, kıraç toprak, yamaç. 2.batı yönü.
banı: (bani) kurucu, yapan, yapıcı, bina edici.
bannamak: ötmek, seslenmek.
bar: 1.yük. 2.ürün, verim. 3.meyve ağacının ilk verimi.
bara gelmek: meyve ağacının ilk verime durması, ilk veriminin olgunlaşması.
barekallah: [barek-allah] kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.
barhane: tutulmuş yük, kervan, kafile.
barı: bari, hiç değilse, hiç olmazsa.
bari: tanrı.
basmışam: basmışım.
baş bulama: utanarak başı öne eğme, yana çevirme.
baş gözel: baş güzel, güzellerin başı.
başa yetmek: sona ermek,
başına dolanmak: başa dönmek, başına dönmek.
başına dönmek: bir konuyu ya da bir durumu yalvarışla anlatmak, istekte bulunmak.
batıl: boş, beyhude, yalan, çürük.
batın: iç, dahili, gizli, sır, esrar.
bay: varlıklı kimse.
bayler: bağlar.
baz: bir şeyin küçük kısmı, parçası, bir miktar, bir kısım.
baz: doğan.
becare-becare: biçare, çaresiz, umarsız.
bed: bet, kötü, yakışıksız.
bedahşan (badakşan) : afganistan'da eyalet. merkezi feyzabat şehridir. kökçe nehrinin yukarı yatağında çıkan -bir yakut türü olan- lacivert taşıyla ünlüdür.
bedir nar: mec. meme.
bedir: dolunay.
bedirlenmiş ay: dolunay
bedov at: soylu at, arap atı.
beg: bey, ulu kişi.
begler: beyler, ulu kişiler
beğlerinen: beylerle, beyler ile.
beka: devamlılık, sabitlik.
beklersen: beklersin, bekliyorsun.
bel: insan bedeninin göğüsle karın arasında kalan daralmış bölüm, bel.
bele: 1.böyle, böylece 2.birlikte
belenmek: bulanmak, bulaşmak
beli bükülmek: beli bükülmek, güçsüz ve umarsız kalmak.
beli: (beli best) evet.
belik: saç örgüsü.
belini bükmek: belini bükmek, umarsız olmak.
bend: 1.su benti, büget 2.bağ, tutarlılık.
bend: bağ, yular , bağlama.
bende defteri: kul defteri.
bende: köle, kul, hizmetkar.
bene: bana.
benefşe: menekşe
benevşe: menekşe.
bengi: tiryaki, esrarkeş.
benövşe: menekşe
benövşeni: menekşeyi, menekşesini.
benzek: nazire
benziyirsen: benziyorsun.
berat: rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman.
berbad eylemek: berbat etmek, yıkmak, bozmak, dağıtmak.
berdar: tutucu, itaat edici ve ettirici, asılmış.
bergüzar: hediye.
berhava: boş, faydasız.
beslenen: beslenen.
beş arşın bez: mec.kefen
beş: beş sayısı.
bey: arap abecesinin ikinci harfi.
beyhuşt: kökünden, dibinden kopmuş olan, koparılmış.
beyrek: oğuzlar'ın destan kahramanı ''bamsı beyrek''. bamsı beyrek destanının en eski kolu -biçimi- ''dede korkut kitabı''ndadır. beyrek'in mezarının bayburt'ta, duduzar köyünde olduğu inancı yaygındır.
beytullah: allah'ın evi, kabe.
beytullah: tanrı evi, kabe.
bezenmek: bezenmek, süslenmek.
bezestan: değerli eşyanın satıldığı kapalı çarşı.
bezirgan: kervan, tüccar
bezirgan: tacir, tüccar, alış veriş eden esnaf.
bezm: meclis.
bezm-i irfan: olgun, kamil insanlar meclisi.
bıçağ: bıçak.
bıldır: geçen yıl.
bi mekan: y ersiz yurtsuz.
bi-basar: gözü keskin olmayan, görmeyen.
bidar: uyanık, uykusuz.
bider: tohum.
bi-gane: kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar.
bigüman: umutsuz, bilgisiz.
bi-huş: akılsız.
bikir (bikr): bozulffiamış, temiz.
bilbil: bülbül.
bile: birlikte, bir arada.
bilekçe: kolbağı, kelepçe.
billah: tanrı adına içilen ant.
bilmez: bilgisiz, nobran, nadan.
bilmir: bilmiyor.
binin: binini.
birez: biraz.
birin: birini.
bi-vefa: vefasız.
bizar: bıkmış.
bizzazure: zaruri olarak.
boyağ: boya.
boyu selv ağacı: ince-uzun boylu, selvi boylu.
boyunnu: boyunlu.
boz at: boz donlu at .
boz: açık toprak renginde olan, külrengi.
boz-bulanık: 1.dumanlı, tipili, sisli. 2. duru olmayan, çok bulanık.
boz-ötergi: tarlakuşu,
bögün: bugün.
böhtan: bühtan, iftira, kara çalma.
böyüten: büyüten.
bubal: vebal.
buhağ : çene altı, sakal.
bulmuşam: bulmuşum.
bulum mı-mi: bulayım mı?
bulundi: bulundu.
burak: girdap, anafor.
burçak: baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi. bu bitkinin mercimeğe benzeyen tanesi.
burma: büklüm, kıvrım.
bus etmek: öpmek.
buse: öpüş.
buyumuş: bu imiş.
bühtan: yalan, iftira.
bükülmek: dönmek, eğilmek.
bülbül teki: bülbül gibi.
bülmek: bilmek.
bülmez: bilmez, bilgisiz, nobran.
bülüm: bileyim.
bünyad: temel, esas, yapı, bina.
bünyan: yapı, bina.
bürünüptür: bürünmüştür.
büryan: biryan kebabı. kuzu ya da koyun etinin yarım ya da tam gövde olarak tandırda
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx